Gecenin sadece bana kalan kısmında yeni aldığım ekranın ortasına bön bön bakmaktan başka bir şey yapmadığımı farkettiğimde bir sigara yakmaya karar verdim.
Sigaranın en rahatsız edici yönü, (Kötü kokması, ciğerlerimi dumanla doldurması, fiziki aktivitelerimde yaşadığım zorluklar rahatsız edici değil pek.) içtikten sonra elime bulaşan nikotinin gözümü kaşıdığım anda yakmaya başlamasıdır. Bu da yetmezmiş gibi sigara sadece sahte bir aktivite hissi uyandırır. Yani sigarayı yakıp gözlerimi kaşıdığım an bile ekrana bön bön bakmaktaydım, bir de üstüne allahın cezası nikotin gözlerimi yakmıştı. Sanırım o anki bakışlarım Türkan Şoray' ın buğulu bakışlarından bile daha buğulu ve anlamsızdı.
Mouse'un yanında duran mandalinaya mouse muamelesi yaparak imleci görmeye çalıştım bir süre. Sonra bunu farkedip hırsımdan mandalinayı yedim. Sonra e-mailimi kontrol etmek geldi içimden. Nedense günde en az elli kere kontrol edesim gelir zaten. Bu da sahte bir aktivitedir. Yaptığım hiçbirşeyi meşru hale getirmek amaçlı farklı bir hiçbirşey yapma hissiyatı da diyebilirim.
Ama bu sayede hayatımı değiştirmeye çalışan o forward maili gördüm. Ki gece gece bunları yazmamın sebebi de budur sanırım. Senelerdir böyle bir mail örneği görmemiştim. Şansla ilgili. Türünün olabilecek en gereksiz örneği.
Bunu oluşturan kişi (Powerpointte yazı kaydırıp duygu yüklü şarkılar ekleştiren kişiyle ya aynı kişidir ya da değildir. Herkes Powerpoint uzmanı oldu kayan yazı görünce.) yapmış olduğu şeyin çin şans kartı olduğunu iddia ediyor. Bununla da kalmayıp "ÇİN Bilgesi Şans getirir ve Frankfurt`ta Almancadan Türkçe ye tercüme edildi." cümlesiyle beni ikna etmeye çalışıyor. Burada Çinli bilgenin Almanca konuştuğunu tahayyül etmeye çalıştım. Hitler'in konuşmalarının herhangi birinde Çince konuştuğunu düşünmek kadar imkansız, komik bile olamayacak bir durum. İşin kötüsü bunun beni ikna etmesi gerekiyor. ( Ne için ikna etmesi gerektiğini söyleyeceğim.Az sonra.)
"Bu Bilge 8x Dünyayı dolaşmalı." Evet dolaşmalı ama Almanya'da durmamalı bence. Powerpoint üzerinden dünyayı dolaşabiliyorsa bu çin bilgesinin Ghost in the Shell karakteri olduğunu gösterir ki o filmde de (hatırladığım kadarıyla) Alman zenci Çinlisi diye tanım yoktu. (Başka bir filmde vardı ama. Hatırlayamadım.)
Ayrıca ben bilge olsam gider Oslo'da falan dururdum.
"Bu bir ŞAKA değil:Şansın gelecek, E-Mail veya başka bir yolla." Şaka bile olsa üzerimdeki etkisi aynı olacağından bu kısmı atlıyorum.
"Bu mesajın bir kopyasını şansa ihtiyacı olan kimselere gönder, ama para gönderme, çünkü ŞANS para ile satın alınmaz, ayrıca bu Mesajı 96 saat ten fazla (4 gün) elinde tutma." Şair burada para dolaşımını ve çarpan etkisini azaltarak ekonomik krizi derinleştirmeye çalışıyor olabilir. Zira hükümetlerin yardım edecekleri finansal kuruluşlara para desteği sağlamak yerine bunu yollaması ilginç bir tercih olur. Ayrıca dört günden fazla tutamayacağımız için de şansı suistimal edemiyoruz galiba. (Çakala gel.)
Şimdi bahsedeceğim kısım ise ibretlik. Powerpoint dehamız burada bir Beşinci Boyut ya da Sırlar Dünyası tadı yakalamaya çalışmış.
"Peter, bu masajı 1998 yılında aldı ve Sekreterine, 20x göndermesini söyledi. Dokuz saat sonra Lotto'dan 12 Milyon DM kazandı." Burada Çinli bilge Peter'a kasık masajı yapıyor. Peter'da sekreterine 20 kişiye kasık masajı yapmasını söylüyor. Sonuçta Arena'nın kameralarından kurtulamıyorlar. Bu arada umarım Peter kazandığı parayı iyi değerlendirmiştir zira 2001'de Almanya Euro'ya geçti. (Kasık kısmını ben uydurdum. Ama masaj kısmı gerçek. Bu da ilginç aslında. )
"Josef, Memur, bu mesajı aldı, ama kimseye göndermedi.O da işini kaybetti.Bir kaç gün sonra fikrini değiştirdi,ve gönderdi,daha iyi ve paralı bir işe girdi." Kırk yıllık kabızım, bu kadar ıkınmadım. (İsme bakılırsa Alman ve Yahudi olma ihtimali bulunan bu adam memur değildir. Ya sabundur ya da tüccar. Böyle de genellerim.)
"2001 yılında, Bruno bu mesajı aldı ve sildi, üç gün sonra oğlu çok hastalandı.Sonra oğlu öldü ve kendi de hastalandı." Bu da Çinli bilgenin aslında hınzır cüce olduğunu, tehditle şantajla mailbox evreni içinde uçup kaçabileceğini gösteriyor.(Ayrıca 1998 Peter da beş parasız kaldı. DM'larını yakarak ısınıyor.)
"Bu bir gerçek. Bu Kart ŞANS getirsin diye gönderildi.ŞANS ın kapı da bekliyor." Kapıda sarhoş komşularımız var. Öbüşüyorlar.GERÇEKTEN! BÖYLE DİLLİ SALYALI! Üşenmedim sizin için baktım.
"10 Kopyasını gönder ve önümüzdeki günlerde ŞANS ıyın gelmesini bekle." Buradan da bunları üşenmeyip Türkçe'mize kazandıran kayan yazı dehasının Zonguldak köylüsü olduğunu öğreniyoruz. ŞANS ıyın ne lan! Y tuşu ile N tuşu arasında F ya da Q klavye düzeni farkı olmaksızın dağlar kadar fark var. Yanlışlıkla yazman imkansız. İbik!
"ÇOK ÖNEMLİ:Hiçbir yazıyı değiştirmeden olduğu gibi ve sana geldiği gibi gönder.BOL ŞANSLAR" Nasıl bu kadar yazım hatası ile birlikte el değmeden bana ulaşabildiğini anlamış oldum.
İlginç. Gerçekten ilginç. Öyle ki bu artifact'i bana yollayan arkadaşım forward mail işini en son yapacak ikinci insan. Daha da ilginci bunu tam olarak on insana yollamış ki bu da onun bunu hesaplı bir hareketle şans beklediğini gösterir. Sanırım kafasını ovalayıp masaj yapma zamanım gelmiş. (Hem kan gitsin biraz. Hem de saçları çok güzel kokuyor. Ne sürüyor bilmiyorum.)
(Bu yazıyı 4 dakikada 10 kişiye okutmazsan kurabiye canavarı gelir ayaklarını yalar.)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)